Marka hukukunda kötü niyetli tescil

05 Aralık 2024 Perşembe

Sınai Mülkiyet Kanunun 148/5. Fıkrası bağlamında kötü niyetli tescilin korunmayacağına dair bir Yargıtay Kararı İncelemesi

Olayın Özeti: Davacı taraf ; dava dilekçesinde  davacı  ile davalı ….  arasında 27.11.2018 tarihinde marka devir sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davacının markanın mülkiyetini edindiğini, davacı  şirketin bu devir işlemine güvenerek işlerini yürüttüğünü, ilgili marka altında faaliyetine devam ettiğini, ancak akabinde davacı şirket yetkilisi …….nın ekonomik yönden zor günler ve birtakım üzücü olaylar yaşaması sebebiyle  bu nedenle ilgili noter senedine istinaden Türk Patent ve Marka Kurumundan (TÜRKPATENT) müvekkili şirket adına tescili gerçekleştiremediğini, bu süre zarfında ise davalı …. nın müvekkiline herhangi bir bilgi vermeden , markayı oğlu ……ya devrettiğini, TÜRKPATENT nezdinde markanın tescilinin davalı oğul ………… adına sağlandığını, davalıların bu işlemi kötü niyetli yaptıklarını, noter devir senedine göre hak sahibinin davacı olması gerekirken , davalıların dürüstlük kuralına aykırı davranarak işlem yaptıklarını, kötü niyetli marka devrinin söz konusu olduğunu, , bu nedenle davalı ….. adına tescilli ……  markasının davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan iş bu davada, yerel mahkemece ………. ibareli markanın ……. Tescil numarası ile  davalı……. adına tescilli 30 ve 35 nci sınıflarda ticaret/hizmet markası olarak koruma altında olduğu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (6769 sayılı Kanun) 7 nci maddesi uyarınca; tescilli ve koruma altında bulunan bir markaya ilişkin hakların münhasıran tescil sahibine ait olduğu, marka devir sözleşmesi olduğu iddiası ile dosyaya sunulan evrakta; davacı adına şirket yetkilisi olarak imzası bulunan, aynı zamanda davacı tanığı olarak da dinlenen ……. bunalıma girmesi sebebi ile işlemlerin gerçekleştirilememiş olması iddiasının dayanaktan yoksun olduğu, taraflar arasındaki marka devir sözleşmesi olduğu iddia edilen evrakın; 6769 sayılı Kanun'un 148 inci maddesinin beşinci fıkrası   uyarınca TÜRKPATENT başvuru talebi ücretin ödenmesi, yönetmelikte belirlenen şartların yerine getirilmesi, sicile kayıt ve bültende yayımlanma aşamalarından geçmediği, davacı tarafın iddialarının soyut olmaktan öte gidemediği, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.  

Davacı tarafça yerel mahkeme kararı istinaf kanun yolu incelemesine götürülmüş, istinaf mercii olan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen 16.03.2024 tarihli kararda ise ,6769 sayılı Kanun'un 148 inci maddesinde sınai mülkiyet hakkının hukuki işlem yoluyla devrinin düzenlendiği, anılan maddenin ilk fıkrasında; sınai mülkiyet hakkının devredilebileceği, miras yolu ile intikal edebileceği, lisans konusu olabileceği, rehin verilebileceği, teminat olarak gösterilebileceği, haczedilebileceği veya diğer hukuki işlemlere konu olabileceği hükmünün bulunduğu, aynı maddenin dördüncü fıkrasında, hukuki işlemlerin, yazılı şekle tabi olup devir sözleşmelerinin geçerliliğinin, ancak noter tarafından onaylanmış şekilde yapılmış olmalarına bağlı bulunduğunun; beşinci fırkasında ise, hukuki işlemlerin taraflardan birinin talebi, ücretin ödenmesi ve yönetmelikle belirlenen diğer şartların yerine getirilmesi hâlinde sicile kaydedileceğinin ve bültende yayımlanacağının belirtildiği; 115 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere, sicile kaydedilmeyen hukuki işlemlerden doğan hakların iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinin düzenlendiği, görüleceği üzere, kanuni düzenleme içeriğinden ve lafzından anlaşılacağı üzere noter onaylama sözleşmesi ile taraflardan her birinin başvurarak devrin tescilini isteyebileceği, davacının istinaf sebebi yaptığı kanun maddesinde geçen iyi niyet incelemesinin ise tescilsiz korunma ile oluşacak hak sahipliği yönünden söz konusu olacağı, oysa ki, dosya kapsamında davacının tescilsiz bir kullanımı ile oluşan bir hak sahipliği ispatlanamadığı gibi davacının tek taraflı olarak sicile tescil imkanı varken mücbir sebep oluşturacak bir olgu ve delil olmadığı halde devir tescil işlemlerini başlatmamasının kendi ihmalinden kaynaklandığı, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

İstinaf merciinin red kararı üzerine uyuşmazlık davacı  tarafça Temyiz kanun yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay  11. Hukuk Dairesince son derece isabetli bir karar ile, istinaf mahkemesinin kararın KALDIRILMASINA  ilk derece mahkemesinin kararının ise bozulmasına karar vermiştir. Yargıtayın gerekçeli kararına göre, 6769 sayılı Kanun'un hukuki işlemler başlıklı 148 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca hukuki işlemler yazılı şekle tabi olup, devir sözleşmesinin geçerliliği ise noter tarafından onaylanmasına bağlıdır. Anılan hüküm uyarınca devir sözleşmesinin noter tarafından onaylanması kurucu nitelikte olup, tescil ise iyiniyetli üçüncü kişinin korunmasında etkilidir. Aynı maddenin beşinci fıkrasına göre ise sicile kaydedilmeyen işlemler iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Bu durumda tescilin korunması ancak üçüncü kişinin iyiniyetli olmasına bağlıdır. 

Somut olayda, davalılardan …….. sahibi olduğu markayı önce noter onaylı sözleşmeyle davacıya devretmiş, ancak devir işlemi tescil edilmeden yine ikinci bir noter onaylı sözleşmeyle aynı markayı oğlu ……..devretmiş ve TÜRKPATENT nezdinde de bu devir sicile tescil edilmiştir.

Noterce onaylanan senet, devir işleminin kurucu unsuru olduğundan, geçerli olan davalı ……. ile davacı arasındaki ilk sözleşme olup, ikinci sözleşmeye sonuç bağlanabilmesi ancak ikinci sözleşmeye taraf olan üçüncü kişinin iyiniyetli olmasına bağlıdır denilerek, yerel mahkemenin kararı isabetsiz bulunmak suretiyle  bozma kararı verilmiştir. 

Gerçekten de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin incelememize konu edilen iş bu kararı 6769 sayılı Kanun'un hukuki işlemler başlıklı 148 inci maddesinin amacına uygun ve son derece yerinde bir karar olup, örneğine de az rastlanılan bir karar olması sebebiyle uygulayıcılara yol göstermesi bakımından önemli görülerek tarafımızca inceleme konusu yapılmıştır.