23 Aralık 2024 Pazartesi
Günümüzde çitler arasında en sık gündeme gelen konulardan biri de düğünde takılan takıların kime ait olduğudur. Ziynet eşyaları olarak nitelendirilen bu eşyalar; altın, gümüş gibi değerli madenlerden yapılmış olup insanlar tarafından süs eşyası olarak takılabilen eşyalara verilen isimdir ve ayrıca evlilik durumunda gelin ve damada verilen hediyeler olarak da tanımlanabilmektedir.
Kanunun hükmünde bu konuda açık bir hüküm olmamakla beraber hakimlerin TMK madde 1 kapsamında örf ve adet hukukuna uygun olarak vermiş olduğu kararlarında ağırlıklı görüş düğünde takılan takıların kadına ait olduğu yönündedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2017/1769 Esas 2018/13037 Karar sayılı ve 19.11.2018 tarihli ilamında;
“Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu durumda ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkeğe verildiğinin ispatlanması halinde erkek almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.’’
Şeklinde hüküm kurulmuştur. Düğünde takılan altınlar ve paraların kim tarafından kime takılırsa takılsın taraflar arasında aksine bir anlaşma yoksa kadına ait olduğu yönündeki hüküm 2024 yılının 2. yarısına kadar geçerliliğini korumuştur. Ancak günümüzde Yargıtay Hukuk dairesi değişen koşulları göz önüne alarak vermiş olduğu kararında kadına takılan takıların kadına erkeğe takılan takıların erkeğe, sandığa konulan takıların ise ortak mülkiyete ait olduğu yönünde karar vermiştir.
Buna göre Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/5704 Esas 2024/2402 Karar sayılı ve 04.04.2024 tarihli ilamında;
“Dairemizin önceki içtihatları, “aksine bir anlaşma ya da örf âdet kuralı olmadığı takdirde, düğünde kim tarafından hangi eşe ne verilirse verilsin ne takılırsa takılsın (ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs.) bunların hepsi kadına ait sayılır” yönündeydi. Ancak toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddî katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu konuda Dairemizin ilkesel nitelikteki yeni görüşüne göre; “Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir. Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir. Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur. Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir” yönündedir. Uyuşmazlık, tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak bu ilkeler doğrultusunda çözülmelidir.“
Şeklinde görüş belirtmiştir. İşbu kararda da belirtildiği gibi aksini gerektiren bir yerel örf ve âdet kuralı ya da taraflar arasında bir anlaşma olmadığı takdirde hak sahipliği, aşağıdaki şekilde olacaktır:
Bu kuralların aksini gerektiren bir anlaşma ya da yerel örf ve âdet iddia ve ispat edilirse, ilgili sözleşmeye veya yerel örf ve âdet kurallarına göre hüküm kurulacaktır.
Yargıtay Hukuk Dairesinin vermiş olduğu kararlar birlikte değerlendirildiğinde Yargıtayın benimsemiş olduğu “genel örf ve âdet ile ülke gerçeklerine göre; kim tarafından hangi eşe takılırsa takılsın aksine örf ve âdet ile kural olmaması halinde kadına bağışlanmış ve artık kadının kişisel malı olarak kabul edildiği” yönündeki yerleşik içtihatın terk edildiği ve düğünde takılan takılar ve sandığa konulan takılarda erkeğin de hakkı olduğu yönünde yeni bir görüş benimsenmiştir.